top of page
Yazarın fotoğrafıÜmit Coşkunsu

Cumhuriyet Döneminde Hat Sanatı





Cumhuriyet Dönemi 1914 yılında Şeyhülislâm ve Evkaf Nazırı Ürgüplü Hayri Efendinin teşebbüsüyle İstanbul’da açılan “Medresetü’l Hattatîn” (Hattatlar Okulu) Bu okulda, sülüs, celî sülüs, nesih, ta’lik, rik’a, divânî, celî divânî, reyhânî ve tuğra öğretilmekle birlikte hat sanatı ve hattatların hayatları ile ilgili teorik dersler verilmekteydi. Bu okulda görev yapan hocalar dönemin en önemli hattatlarıdır. Bunlardan Kamil Akdik sülüs, nesih ve rık’a; Haci Nuri Korman sülüs; İsmail Hakkı Altunbezer celî sülüs ve tuğra; Hulusi Yazgan ta’lik; Ferit Bey divânî ve celî divânî; Kenan Bey kûfî; Necmettin Okyay ebru ve ahar olarak sıralanabilir. Bu mekteb’de ders görmüş öğrencilerden Süheyl Ünver, Mustafa Halim Özyazıcı, Macit Ayral, Hamid Aytaç, ve Neyzen Sami Bey gibi şahsiyetler Cumhuriyet Dönemine damga vurmuş önemli hat sanatkarlarındandır. Hattat Hamid Aytaç’ın talebeleri M. Uğur Derman, Hüseyin Kutlu, Hasan Çelebi, Savaş Çevik ve Hüseyin Öksüz ve icazetli günümüz hattatları hocalarının yolundan devam edip günümüzdeki çoğu öğrenciye hat sanatını öğretmekte ve bu sanatın gelişerek devam etmesine katkı sağlamaktadırlar.


Cumhuriyet dönemi, hat sanatında geleneksel formların korunması ile modernleşme arasındaki denge arayışının yoğun olarak yaşandığı bir dönemdir. Türkiye bu süreçte hat sanatının yok olmasına engel olmak ve kültürel mirası korumak adına çeşitli adımlar atılmıştır. İşte Cumhuriyet döneminde hat sanatının gelişimiyle ilgili detaylar:

 


 1. Geleneksel Hat Sanatının Korunması

 

Sanatçılar: Cumhuriyet döneminde geleneksel hat sanatını sürdüren önemli isimler arasında Hüseyin Kutlu, Hamid Aytaç, Necmeddin Okyay ve Rasim Özdenören bulunur. Özellikle Hamid Aytaç, modern dönemde hat sanatını yeniden canlandıran en önemli ustalardan biri olarak kabul edilir.

 

Eğitim ve Ustalar: Geleneksel yöntemlerle hat sanatı eğitimi, belirli atölyelerde ve özel çevrelerde devam etti. Bu sanat, ustadan çırağa bir gelenek olarak yaşatılmaya çalışıldı.

 

 

2. Modernleşme ve Hat Sanatı

 

Yeni Alanlar ve Uygulamalar: Hat sanatı, Cumhuriyet döneminde dekoratif sanatlarda, cami süslemelerinde ve kitap sanatlarında kullanılmaya devam etti. Bunun yanı sıra modern grafik tasarım ve kaligrafi ile entegre edilmeye çalışıldı.

 

Sergiler ve Etkinlikler: Hat sanatına olan ilgiyi artırmak için yerel ve uluslararası sergiler düzenlendi. Bu sergiler, sanatçıların eserlerini tanıtmasına ve hat sanatının evrensel bir dilde yeniden yorumlanmasına olanak sağladı.

 

Devlet Desteği: Geleneksel sanatların korunması ve tanıtılması için Türkiye'de devlet kurumları ve vakıflar aracılığıyla projeler yürütüldü.

 

 3. Günümüzdeki Durum

 

Cumhuriyet döneminde başlayan hat sanatını modernize etme, günümüzde de devam etmektedir. Özellikle 1980’lerden sonra hat sanatı, geleneksel ve modern tekniklerin birleşimiyle yeniden popülerlik kazandı. Üniversitelerdeki Güzel Sanatlar Fakülteleri'nde ve çeşitli özel kurslarda hat sanatı eğitimi verilerek bu kültürel mirasın geleceğe aktarılması sağlanmaktadır. Ayrıca dijital teknolojiler sayesinde hat sanatı dijital tasarım ve animasyon gibi modern alanlarda da kullanılmaktadır.

 

Cumhuriyet dönemi, geleneksel değerlerin korunması ve modernleşme arayışlarının aynı anda yaşandığı bir dönem olarak, hat sanatında yenilikçi bir yaklaşımın temelini atmıştır. Bu dönemde geleneksel sanatın değerini bilen ve onu koruyan ustalar sayesinde, hat sanatı günümüzde hâlâ önemli bir kültürel değer olarak varlığını sürdürmektedir.


Hat Sanatında Yazı çeşitlerinin sırası ile açıklaması aşağıda verilmiştir.


Kûfî:

İlk İslam yazısı olup geliştirildiği Kûfe şehrine nispetle “kûfî” ismini almıştır. İslam’ın doğuşundan itibaren özellikle mushaf kitabesinde, İslam yazılarında ve mimari eserlerde çokça kullanılmıştır. Yazıldığı yere ve yapısına göre çeşitlere ayrılmıştır. Yapılarına göre şu şekilde sıralanabilir:


 Basit Kûfî:

İslam’ın ilk yıllarında kullanılan kûfî çeşididir. Süsleme yer almamakla birlikte satır yazısı olarak sade ve düz bir şekildedir. Yazıda noktalama işaretleri kullanılmamıştır.


 Yapraklı Kûfî:

Harf yapılarından kıvral dalların bulunduğu kûfî çeşididir. Harflerin başlangıcında ya da bitişinde ağaç yaprakları gibi süslemeler mevcuttur.


 Zemini Süslü Kûfî:

Yazı zemininde süslemelerin bulunduğu kûfî çeşididir. Harf arasında boşlukları tamamlamak amacı ile kullanılır.


Geometrik Kûfî:

Dik ve keskin çizgileri içerisinde barındıran kûfî çeşididir. Yazıldıklara bölgelere göre de kûfî yazısı Meşrik Kûfîsi, Mağrip (Kuzey Afrika) Kûfîsi ve Kayravan kûfîsi gibi isimler almıştır.


Aklâm-ı Sitte:

Aklâm-ı Sitte altı çeşit yazı demektir. Bu yazı çeşitleri sülüs, nesih, muhakkak, reyhânî, tevkî ve rika’dır. Bu yazılar genellikle ikili gruplar halinde kullanılmaktadır. Bu gruplar ise sülüs-nesih, muhakkak-reyhânî ve tevkî-rika’dır.


Sülüs:

İslam dünyasında en eski ve en çok tanınan yazı çeşididir. Sözlük anlamı üçte bir demek olan yazıda harflerin üçte ikisi düz, üçte biri yuvarlaktır. Kalem ağzı genişliği 3 mm genişliğinde olup Ümmü’l-hutût (yazıların anası) olarak kabul edilmektedir. Sülüs yazı çeşidi nesih ile beraber mushaflarda, kıt’alarda, beyitlerin yazılmasında ve anıtsal mimaride sıkça kullanılmıştır.


Nesih:

Sülüs ile beraber en çok kullanılan yazı çeşididir. Sözlük anlamı “ortadan birşeyi kaldırmak, iptal etmek” anlamına gelmektedir. Ayrıca, nüsha çoğaltmak anlamına da gelir. Nesih yazısı kûfîyi Kur’ân-ı Kerîm’in yazısı olmaktan kaldırıp, onun yerine geçmiştir. Bu sebeple nesih ismi ile anılmaktadır. Kalem kalınlığı 1 mm kadardır. Nesih yazısı sülüs yazısının tüm kaidelerine bağlı olmayıp sülüsü andıran niteliktedir. İslam aleminde kitap yazısı olarak okunması ve yazılmasındaki kolaylık sebebiyle nesih yazısı Kur’ân-ı Kerîm’in ve kitapların yazımında sıkça kullanılmıştır.


 Muhakkak:

Sözlük anlamı “tahkik olunmuş, doğruluğu kanıtlanmış” anlamına gelmektedir. Muhakkak kalem kalınlığı sülüs kalem kalınlığı kadar olup harfleri sülüs harflerine göre daha büyük ve satır üzerine yayılma alanı daha geniştir. Levhalarda, mimari eserlerde ve büyük boy Kur’an-ı Kerîmlerin yazılmasında sıkça kullanılmıştır.


Tevkî:

Sülüs yazısının kurallarına bağlıdır. Alamet, nişan, ferman ve tuğralara denir. Tevkî hattı daha çok padişaha ait resmi belgelerde kullanılmıştır. Sülüse göre harf boyları daha kısa ve çanaklı harfler daha kıvrak ve küçüktür. Kalem kalınlığı sülüse yakındır. Tevkî hattının en belirgin özelliği birleşmeyen elif, re ve vav gibi harfler birbirleriyle birleşebilmesidir. Resmi yazışmalarda kullanıldığından tevkî denilmiştir.


Reyhânî:

Harf şekillerinin birçoğu reyhan çiçeğine benzetildiğinden bu ismi almıştır. Muhakkak kurallarına bağlı olup onun karakterindedir. Kalem kalınlığı nesih kadar olup ince ve küçük yazılmaktadır. Harfleri nesih yazıya nisbetle daha büyük ve geniştir. Mushaf yazmada ve kitap yazımında sıkça kullanılmıştı.


Rika:

Tevkî yazısının daha küçük ve ince kalemle yazılan hali olup tevkî hattının kurallarına bağlıdır. Harflerin birbirine bitişik olması, kolay ve hızlı yazılabilmesinden dolayı mektup ve hikayelerin yazılmasında kullanılmıştır. Kur’an sayfalarının son dua sayfasında ve icazetname yazılarının yazılmasında kullanıldığından icaze veya hatt-ı icaze denilmiştir.


Diğer Yazı Çeşitleri:

Kûfî ve Aklâm-ı sitte dışında kalan yazı çeşitleri ise sırası ile aşağıda verilmiştir.


Ta’lik:

Sözlük anlamı “bir şeyi diğer bir şeye geçirip asma” manasına gelmektedir. Kalem kalınlığı sülüs kadar olup “ bütün harfleri müdevverdir” diye tanımlanan, her harfin yuvarlağımsı olduğu düz harfin olmadığı yazı çeşididir. İrisine celî ta’lik denilmektedir. Sülüs ve kûfî hattının kaynaşmasından meydana gelmiştir. Çanaklı harfler derinleşmiş ve küçülmüş, eliflerin zülfeleri atılmış, harflerin boyları kısalmış ve bazı harflerin gözleri kapatılmıştır. Harflerin kalem hareketi arttırılmıştır. Ta’lik hattının ne zaman ve nerede kim tarafından geliştirildiği kesin olarak bilinmemektedir. İranlı hattatlar tarafından keşfedildiği, Türk hattatların ise bu yazıyı zirveye çıkardığı bilinmektedir. Mimari eserlerin kitabelerinde Türkçe ve Farsça metinlerin yazılmasında celî ta’lik hattı tercih edilmiştir.


Divânî:

Celî Divânî Osmanlı Devleti’nin resmi yazısı olup, padişaha ait resmi belgelerde ve devletin resmi yazışmalarında kullanıldığından dolayı divana mensup anlamında “divânî” adı verilmiştir75. Celî divânî, divânî irisi manasında kullanılsa da divânî hattının gelişmiş halidir. Harfler celî divânîde daha süslü ve kıvrımlıdır. İstifleri çok grift bir görünüme sahip olup harfler birbirini kesebilir ve birbiri üstünden geçebilmektedir. Divânîye göre daha geniş bir kalem ile yazılmaktadır. Harfler arası hiç boşluk bırakılmadan hareke ve tezyini işaretlerle doldurulur. XVI. asır hattatlarından Tâcüddin’in bu yazının gelişiminde büyük katkısı olmuştur.


Rik’a:

Osmanlı Türk hattatlarının icadı olan rik’a günlük yazışmalarda kullanılır ve kalem kalınlığı 1mm’dir. Hızlı ve kolay yazabilme neticesinde Osmanlılar’da günlük hayatta sıkça kullanılmıştır. Harf bünyeleri basitleştirilmiş sin ve şın harflerinin dişleri yok edilip fe, kaf, vav ve mim harflerinin başları küçültülmüş olup kolay ve süratli yazılmasını sağlamıştır.


Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
bottom of page